Şikâyet dilekçesinde Karakaya Mahallesi’ndeki taşınmazın Ankaralı işadamı V.B’ye ait olduğu, V.B’nin “birinci derece arkeolojik sit alanı”nda yer alan taşınmaz üzerinde kıyı niteliğinde olan ve yapılaşma bulunmayan bölgeyi tel örgüler ve çitlerle kapatarak herkese açık olan kıyıyı kendi özel kullanımına almak istediği öne sürüldü.
Ayrıca işadamının kıyı kenar bandını yok etmeye çalıştığı, denizden tarihi eser olma ihtimali bulunan taşları çıkartmaya çalıştığı da dilekçede yer aldı.
‘İzinsiz yapılamaz’
Çevre katliamına karşı Bodrum Belediyesi de harekete geçti. Yasalara aykırı olarak inşaat faaliyetleri yürütüldüğü iddia edilen alanın mühürlendiği bilgisini paşlayan Belediye Başkanı Ahmet Aras, “Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu’na, yasalara aykırı yapılan işlemlerin kaldırılması için dilekçemizi ilettik. Gelecek cevabın ardından gerekeni yapacağız. Bu alanda Anıtlar Kurulu’nun aykırı bulacağı uygunsuz eklentiler kaldırılacak” dedi.
Arkeolojik sit alanının tahrip edilmemesini isteyen Gümüşlük sakinlerinin şikâyet dilekçesinde ise, arazi içerisinde yıkım kararı bulunan kazı evinde kanuna aykırı inşaat faaliyetleri yürütüldüğü iddia edildi. Çevrecilerin avukatı Akın Bal, Milliyet’e yaptığı açıklamada, “Birinci derece arkeolojik sit alanına izinsiz hiçbir inşaat işlemi yapılamaz. İşadamı V.B denizdeki taşları çıkartarak arkeolojik değerdeki taşlardan yeni duvar oluşturup kıyı çizgisini yok etmeye çalıştığı gibi, temeli olmayan yerlere eski taşlarla temel oluşturmaya çalışıp eski görünümlü imitasyon eser yapmaya çaba sarf ediyor” dedi.
‘Mühürlendi ama devam etti’
Gümüşlük Çevre Koruma Derneği Başkanı İbrahim Hakkı Zırh ise şu bilgileri paylaştı: “İş adamı V.B. birinci derece sit alanı olan araziyi aldıktan hemen sonra antik kent kalıntıları içerisinde yol yapmaya başladı. Bodrum Belediyesi tarafından durdurulan ve mühürlenen, yıkım kararı çıkarılan çalışma, hemen sonrasında yıkılmadığı gibi devam ettiriliyor. V.B. 2020 yılı başında önce limanın içindeki antik kent kalıntıları üzerinde yürüyüş yoluna inşaat başlattı, demirler döşendi, molozlar döküldü, beton dökme aşamasına gelindi, belediye yine mühürledi fakat yine durmadılar. Sonrasında ise daha da korkunç bir tahribat ile sanki tahribatın yasalara uygunluğunu kanıtlamak istercesine, antik liman kalıntılarındaki orijinal taşları alıp arazi içerisine yerleştirerek burada 1950 öncesi bir yapı varmış gibi gösterdi.”
Milliyet