Külliye’de düzenlenen Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı’nın akabinde konuşan Erdoğan, özetle şunları söyledi:
TEPEYI GEÇMIŞTE BIRAKTIK: Salgının tepe devrini alnımızın akıyla artta bıraktık. Dünyanın kıymetli bir kısmında salgının hasta ve meyyit sayısında rekorlar kırdığı bir periyodu biz pek denetimli ve sakin bir halde geçiriyoruz. Milletimizden ricamız bu şık tablonun sürmesi ve daha iyiye gitmesi için dikkati, hassasiyeti, kurallara riayeti elden bırakmamasıdır. Geldiğimiz noktada ‘temizlik, maske, mesafe’ prensiplerine uymanın ötesinde alınabilecek bir önlem yoktur. Vaka ve mevt sayılarının yine aşağı istikametli bir eğilime girmiş olması sevindiricidir. Biraz daha uğraş ve fedakarlıkla bu sayıları sıfıra yaklaştırmalıyız.
YINE DEĞERLENDİRECEĞİZ: Iktisatta toparlanma ve yeni bir atılım için gereken her türlü adımı atıyoruz. Türkiye’nin yükselişi kimsenin önünde duramayacağı, engelleyemeceği, geri döndüremeyeceği bir ivmeye ulaşmıştır. Hala süren kimi kısıtlamaları bu çerçevede bir müddet daha ödememiz gereken bedeller olarak görmeliyiz. Salgının seyrine bağlı olarak bunları da en kısa vadede yine değerlendireceğiz.
AMACA ULAŞANA KADAR: Suriye’de, Kuzey Irak’ta ve Libya’da kendimizin ve dostlarımızın güvenliği için ortaya koyduğumuz iradenin salgın devrinde kesintisiz halde sürmesini sağladık. Kesimimizde ve dünyada dengelerin değişmesini sağlayacak kademede neticeler aldığımız bu faaliyetlerimizi amaçlarımıza ulaşana kadar sürdüreceğiz. Artık bu kesimde Türkiye’nin içinde mekan almadığı, muvafakat vermediği yahut destek sağlamadığı hiçbir girişimin yürüme bahtı olmadığının kabul edildiğini umuyoruz.
MÜZEDEN CAMİYE DÖNÜŞTÜRÜLDÜ: Ayasofya’nın kiliseden değil müzeden camiye dönüştürüldüğünün altını çizmek istiyorum. Harap halde bir ana kubbe olarak teslim alınan Ayasofya; külliyesi, minareleri, kütüphanesi, şadırvanı, imareti, hamamı, sıbyan mektebi, sebilleri, türbeleri, muvakkithanesi, kasrı hümayunu, hünkar mahfili ve öbür eklemeleriyle tam mealiyle Türkiye’ye ilişkin bir eser haline dönüştürülmüştür. Tam 5 asırdır süren bu sahiplenişi yok sayarak burayı fetihten evvelki haliyle tasavvur etmekteki ısrarın gerisinde gaflet yoksa öteki şeyler aramak gerekir. Hiç kimse merak etmesin, Ayasofya’yı yine vakfiyesine tutarlı hale getirirken kültürel miras vasfını da ecdadın yaptığı üzere koruyacağız.
ASLINA RÜCU: Ayasofya konusu başta olmak üzere milletimizin varlığı, birliği, özgürlüğü ve haklarıyla ilgili hususlarda kararımızı kendimizi veririz. Ayasofya’yı yanlış bir kararla da olsa müzeye biz çevirmiştik, onu yine camiye de biz döndürüyoruz. 1934’te kimler müzeye çevirdi? Olağan ki bu millet. Artık de biz aslına rücu ettiriyoruz. Bir yanlışı biz düzeltiyoruz. Hadise, bu kadar olağan.
SEVİYE KAYBI: Türkiye’de devletin sahibinin, istiklal ve istikbalin teminatının millet olduğu 15 Temmuz’da bir defa daha görüldü. Tankların muhafazası altında o gece belediye yöneticisinin konutuna giden; orada kahvesini yudumlarken Atatürk Havalimanı’nda neler oluyor onu seyreden bir ana muhalefet lideri vardı. Kendisine sorulduğunda, ‘Haberim olsaydı ben de gelirdim’ diyebilecek kadar seviye kaybı olan bir ana muhalefet. Biz milletimizle birlikte o gece darbecileri elhamdülillah bitirdik.
AZERBAYCAN’IN YANINDAYIZ: Dost ve kardeş Azerbaycan’a karşı Ermenistan tarafından yapılan taarruzları şiddetle kınıyoruz. Türkiye, kadim dostluk bağları ve kardeşlik münasebetlerinin bulunduğu Azerbaycan’ın hakkına, hukukuna, topraklarına yönelik her türlü akının önünde bölge almakta asla tereddüt göstermeyecektir.
Milliyet