ŞANSAL BÜYÜKA İLE DOBRA DOBRA
Hiçbir maç oynanmadan kazanılmıyor. Elbette öngörüler oluyor, genelde tutuyor fakat bazen o öngörülerin insanları kötü halde aksi köşeye yatırdığını çok gördük. Hiç kuşkusuz, futbolun en cazip yanı da bu… Örneğin bu pazar oynanacak Galatasaray-Fenerbahçe maçında ağır favori Galatasaray… İddaa oranları bile bunu çok açık ortaya koyuyor. Buna karşın Galatasaray ismine galibiyetin garantisi asla yok.
Muhteşem Lig’in birinci iki haftasında Galatasaray çok iyi, Fenerbahçe çok makus… Görünüme bakalım.
– Kaleciler: Fazla bir fark yok. Fatih de iyi, Altay da…
– Bekler: Galatasaray’da Omar-Linnes, Fenerbahçe’de Gökhan-Caner… Fenerbahçe’nin tahminen de Galatasaray’a karşı üstün olduğu tek yer burası…
– Stoperler: Galatasaray’da Marcoa-Luyindama çok uzun müddettir birlikte oynuyor. Fenerbahçe’de Zanka-Lemos mu, yoksa bir diğer ikili mi, o bile belirli değil… Bu alanda Galatasaray’ın kesin üstünlüğü var.
– Orta saha: Tartışmasız Galatasaray… Taylan üstün başladı, Belhanda o denli… Arda üstüne koyarak gidiyor, Emre Kılınç‘ın ortadan dikine gidişleri, kenardan geriye ceza alanı yayı bölgesine çıkarttığı paslar çok tesirli… Fenerbahçe orta alanının kreatif ve yaratıcı bir iş çıkartması mümkün değil… Lakin Mert Hakan’lı, Sosa‘lı, Gustavo ve Ozan Tufan’lı bir orta saha olabilirse iş yapar.
– Atakçılar: Galatasaray kayıtsız-şartsız önde… İki büyük golcü Falcao ile Diagne… Onlara takviye, Emre Kılınç, Feghouli… Fenerbahçe’nin şu anda oynatacağı santrforu yok. Samatta maça kadar yetişir mi, yetişirse hazır gelir mi aşikâr değil…
– Kenar hamleler: Galatasaray sağda Omar-Feghouli ikilisi ile tesirli… Solda Saracchi yok, fakat Linnes kâfi… Buna karşın sağ kanada nazaran biraz daha yavaşlar. Fenerbahçe’de beklerin önünde, yani Gökhan’ın önünde yeni transfer Nazım Sangare, solda da Novak geride, Caner önünde oynayabilir. Kağıt üstünde Fenerbahçe için iyi bir tercih bu…
– Oyun anlayışı: Galatasaray çabuk, süratli, istekli, her yerde basan, konuma bulan, kaleye dikine ve çok çabuk giden bir imgeye sahip… Fenerbahçe çok ağır, yavaş hamle ediyor, rakip savunmayı az adamla ve hazırlıksız yakalayamıyor. Ancak bu yavaş oyun tahminen de Galatasaray maçında işe yarayabilir, rakibin suratını ve temposunu düşürebilir.
– Sonuç; futbol datalarına bakarsak, Galatasaray’ın ağır favori olduğu bir maç bizi bekliyor. Fenerbahçe’nin talihi seyircisiz olduğu için güya tarafsız bir alanda oynayacak olması ve çoklukla derbi maçlarını öbür maçlara oranla daha iyi oynaması… Maçlar üç ihtimalli olduğuna nazaran, benim için o ihtimal sıralaması şöyle: 1-0-2
% 48 komite
Galatasaray, Omar’da menajerlik fiyatı olarak ödeyeceği sayı, yüzde 48’e çıkıyor. Bu meblağ, tahminen bir muhasebe prosedürü ya da bir diğer yasal mevzuat olabilir. Fakat bunu hiç olmazsa kendi genel heyetine anlatmalı
Atilla Türker inandığım bir meslektaşımdır. Evraklı gazetecilik yapar. Ajansspor sitesinde Galatasaray’ın yeni transferi Omar Elabdellaoui’nin transferi ile ilgili bir haber yapmış. Evrakları de yayınlayarak…
Atilla Türker’in haberine nazaran Omar 3 yıllık mukavelenin tamamı için toplamda 4 milyon 50 bin euro para alacak. Omar’ın menajerine ise yeniden bu 3 yıl için toplam 2 milyon 175 bin euro verilecek. Menajer ayrıyeten 3 yıl için 225 bin euro da “Bonus” alacak.
Habere nazaran, dünyada menajerlik fiyatı genelde yüzde 10 olurken, Omar’ın menajeri Mikail Adampour’da bu oran yüzde 48’e çıkıyor. İnanılmaz bir sayı…
Galatasaray’da Donk ve Emre Kılınç’ın menajerlerine ödenecek paralarla ilgili de emsal haberler çıkmıştı. Ortada evrak var, ödeme tarihleri var, ödeme meblağları var.
Galatasaray Yönetimi’nin ödediği ya da ödeyeceği bu menajerlik fiyatları, tahminen bir muhasebe prosedürü ya da bir öteki yasal mevzuat olabilir. Lakin Galatasaray Yönetimi’nin bunu, tartışmaya ve kuşkuya yer bırakmayacak formda hiç olmazsa kendi genel şura üyelerine açıklaması ve paylaşması gerekmez mi?
Motive edin de oynasın
Gazetecilerin işi bu, Galatasaraylı Belhanda’yı beğenmeyebilirler, eleştirebilirler, satılması gerektiğini söyleyebilirler.
Emsal şeyler tribünler için de geçerli…
Lakin kulübü yönetenler her fırsatta “satacağız, müşteri arıyoruz” der mi, futbolcusunu bu kadar aşağılar mı?
Madem takımınızda, madem birinci on birinizde, madem parasını tıkır tıkır ödüyorsunuz, hiç olmazsa motive edin, onore edin de adam oynasın… Tıpkı geçen hafta olduğu üzere…
Taylan esasen bu!
Galatasaraylı Taylan Antalyalı herkesin lisanında… Herkes Taylan Antalyalı‘yı konuşuyor. Taylan’ı tanıyanlar için bu çıkış bir sürpriz değil… Taylan, Erzurumspor’un iki yıl evvelki Üstün Lig macerasında da üstün maçlar oynadı. Lakin gözlerden uzak olunca, gönüllerden de uzak kaldı. Neyse geç oldu, güç oldu, fakat iyi oldu.
Başakşehir’de rotasyon koşul
Başakşehir’in imajı tek sözle “negatif”… Günümüzün salgın devrinde “negatif” iyi de, futbol alanlarında “pozitif” olmak gerekiyor.
– Başakşehirli futbolcular şampiyonluk sonrası “paydos” demiş gibiler, çok berbat bir manzara bu…
– Clichy sonrası Başakşehir’in sol kanat atak tertibi resmen sıfırlanmış.
– Demba Ba’nın yükü sözlerle anlatılmaz, fakat görülürse anlaşılır. O kadar ağır…
– Grup niçin bu kadar formsuz, niçin bu kadar yavaş oynuyor?
– Edin Visca’ya, Crivelli’ye ne oldu? Nasıl bu kadar etkisiz ve berbat olabilirler?
– Rotasyon kural… Orta alana Mehmet Topal, sol hamleye Kerim Frei…
– Kendini formanın sahibi sanan birtakım “vazgeçilmez”ler, kulübeyle tanışmalı…
Hakem hatalıysa sen de hatalısın
Beşiktaş’ın Antalya karşısında yediği golün başlangıcındaki taç kararının yanlış verildiğine ben de katılıyorum. Lakin taç atışının üstünden beş durum geçiyor, topa müdahale edemiyorsun, Muhteşem Lig’de daha birinci maçını oynayan ve muhtemelen ayakları titreyen Gökdeniz, senin bedeli 3 milyon eurolarla anılan iki stoperini baş başa vurup, golü atıyor. Hakem hatalıysa, sen de hatalısın. Biraz da kendi kusurlarınızı ve eksiklerinizi görün.
Yorumcu mu, kulüp avukatı mı?
Beşiktaş Asbaşkanı Emre Kocadağ, Antalya beraberliği sonrasında bir açıklama yaptı ve televizyondaki Beşiktaş kökenli yorumculardan, kulübün avukatlığını yapmalarını istedi. Tek söz ile şanssız, yakışıksız bir açıklama…
Şu unutulmasın: Televizyonda yorumculuk yapanlar kulüplerin çıkarlarını değil, futbolun doğrularını konuşmak zorunda… Ayrıyeten hakem karar vermiş, maç bitmiş, ondan sonra yorumcu “penaltı” dese ne olur, demese ne olur? Düdüğü yorumcu mu çalıyor, bayrağı yorumcu mu kaldırıyor?
Lakin Beşiktaş yöneticisini eleştirirken, özeleştiri yapmak da gerekiyor:
Televizyonlarda amigoluk yapan kelamda yorumcular yok mu? Bir hakem kararını her kuralda gönül verdiği gruba nazaran yorumlayanlar az mı? Televizyon yöneticileri takımlarını belirlerken birer Fenerbahçeli, Beşiktaşlı, Galatasaraylı, Trabzonsporlu olsun diye ihtimam göstermiyor mu? Kadrolaşırken bu tercihi öne çıkartmıyor mu?
O vakit da yöneticiler ekranlarda yorumcu değil, kulüp avukatı arıyorlar. İki taraf da yanlış…
Göze batanlar
– Göztepe kalecisi İrfan Can, grubu önde oynarken, hava topuna çok berbat çıktı, kusurunu telafi etmek isterken, Malatyalı Yusuf’un ayaklarına baş kol daldı ve berbat bir penaltıya neden oldu. Sevgili İrfan Can, daha gençsin, kendine gösterdiğin itinası, kaleciliğine de göster.
– Denizli, kendi alanında olmasına karşın Trabzonspor’a zati güç direniyordu, Sacko oyuna girdi ve 4 dakika içinde iki sarıdan kırmızı kartla oyun dışında kaldı. İnsaf, acelen ne… Meraktayım, Denizlispor Idaresi bu 4 dakika içinde gelen iki sarıdan kırmızı için ne düşünüyor sanki?
– Sivassporlu Gradel’e dikkat… Esasen iyi bir mesleği var. Üstün Lig’in çok öne çıkan oyuncusu olabilir. Sol kanatta iyi çalışıyor, savunmasına yardımcı, hamleye çabuk çıkıyor, içeri iyi giriyor. Attığı gol değerli bir kalitenin eseriydi…
– Salih Uçan “Yazık ve kaybolan yılları” geride bıraktı. Şimdilerde Alanya’da sahiden iyi maçlar oynuyor, gruba çok önemli katkı sağlıyor. Zararın neresinden dönersen kardır, devam Salih…
Haftanın golleri
– Zukanovic (K.Gümrük)
– Gradel (Sivas)
– Varga (K.Paşa)
– Belhanda (G.Saray)
Haftanın ‘EN’leri
En beğendiğim ekip: Galatasaray
Hiç beğenmediğim kadro: Fenerbahçe, Başakşehir
En beğendiğim hoca: Fatih Terim (G.Saray)
En beğendiğim futbolcular: Marcao, Belhanda, Taylan (G.Saray), (Veysel,) (Bünyamin) (Antalya), Gradel (Sivas), Salih, Bareiro (Alanya), Varga, Alan (K.Paşa), Zukanovic (K.Gümrük), Oğuz Yılmaz (Denizli)
Gölge düşürmeyin
Dakika bir, hakem kararları, hakem isyanları başladı. Koca bir hafta hakemle başlıyor, hakemle bitiyor. Her makus sonuç sonrası faturayı hakemlere kesen yöneticilere bir çift kelamım var.
,- Eğer aldığınız her başarısız sonuç hakeme aitse…
– Aldığınız her başarılı sonuç da hakeme aittir.
Bari bu türlü konuşarak aldığınız başarılı sonuçlara gölge düşürmeyin.
Ben hakem olsam…
Bu ülkede herkes hakem… Ben de hakemlik yapayım.
– Beşiktaş-Antalya maçında Orgill’in kolundan dönen top penaltı…
– Beşiktaş -Antalya maçında Antalya golü öncesi taç atışı aksi tarafa verildi.
– Denizli – Trabzonspor maçında Bergdich’in Serkan’ın omuzuna ısrarla basışı penaltı…
– Galatasaray – Başakşehir maçı, madem top Demba Ba’nın eliyle buluştu, penaltı…
Yenilerden birinci izlenimim iyi
Trabzonspor’un yenilerini dikkatle izledim. Birinci izlenimlerim şu;
– Edgar le: Sağ kanat savunmada kusur yapmadan oynadı. Lakin karşısında atağa fazla niyeti olan bir ekip yoktu.
– Baker: Çok beğendim. Orta alanda iyi dolaşıyor, kaliteli pas atıyor, topa iyi vuruyor. Bu türlü sarfiyat mi, orası soru işareti…
– Afobe: Hareketli, süratli, kıvrak… Dar alandan iyi çıkıyor. Bu özelliklerine golcülüğünü eklerse tadından yenmez.
Futbol azabı
Cuma akşamı, çalışanlar için birinci tatil akşamı… Çok kıymetli bir akşam… Yapacak çok şey varken, tercihinizi maç için kullanıyorsunuz ve saat 20.00’de televizyonun başına geçiyorsunuz.
Maçın ismi, Malatya-Göztepe… Birinci yarı eh işte… İkinci yarı her şey sıfır… Gitti vaktiniz, gitti cuma akşamınız…
Günlerden cumartesi öğlenden sonra… Tatilsiniz, aileniz var, çocuğunuz var, arkadaşlarınız, sevgiliniz var. Hepsini bir kenara bırakıyor, futbol tutkunuza teslim olup televizyon başına geçiyorsunuz.
Saat 13.30… Maçın ismi Gençlerbirliği-Konyaspor… Her şey sıfır… Futbol sıfır, kalite sıfır, heyecan sıfır, gol sıfır, sonuç 0-0…
Bir teselli arıyorsunuz. Umudu bir sonraki maça bağlıyorsunuz. Saat 16.00… Ekran başında Denizli-Trabzonspor maçının karşındasınız. Günün birinci maçına nazaran “Ehh işte”… Zira taraflardan biri savlı Trabzonspor…
Fakat bakıyorsunuz, “Dağ fare doğuruyor”. Yavaş, isteksiz, hevessiz, durumsuz bir maç… Konum yok, gol yok, sonuç: 0-0… Tek gol göremeden, izleyici olarak , futbol ismine, “sıfır” çekerek güzelim cumartesi öğlenden sonrasına yazık ediyorsunuz, ziyan ediyorsunuz.
Maç sonu bakıyorsunuz, herkes ekibine teşekkür ediyor. Kendinize gelin beyefendiler; bunun ismi futbol değil, olsa olsa futbol işkencesi…
Delikanlı olun
Hıncal Uluç çok uzun müddettir yazıyor, “Sahtekârlar Ligi” diye… Maalesef haklı… Uğur Meleke her yazısında “mert olun” diye uyarıyor. Dinleyen, umursayan, dikkate alan yok.
Adamın ayağına basan yok, “yandım Allah” diye bileğini tutup yere yatıyor. Yüze gelen her el darbesi sarı kart ya, bırakın yüze gelmeyi, omuzuna bir el dokunuyor, feryat içinde yüzünü tutup kendini yere bırakıyor. Amaç rakip sarı kart görsün.
Kılı dönen yerde… Sahiden bu kadar sahtecilik olmaz. Biraz mert olun, delikanlı olun, dürüst olun, alın terine, emeğe, topluma, futbol seyircisine saygılı olun.
Saçınıza-başınıza gösterdiğiniz itinanın hiç olmazsa birazını dünya para kazandığınız futbola gösterin.
Milliyet