AK Parti Genel Lider Yardımcısı Mahir Ünal, partisinin 56 kongresinin tamamlandığını, martın son haftasında da büyük kongrenin planlandığını bildirdi.
Ünal, TRT Haber canlı yayınında gündeme ait soruları yanıtladı.
Boğaziçi Üniversitesindeki olaylara ait soru üzerine Ünal, son derece nadide bir üniversitede bu tıp olayların olmasının son derece üzücü olduğunu söyledi. Siyasi noktada olaylara bakıldığında, bazı siyasi partilerin temsilcilerinin, vilayet liderlerinin orada olmasının yanlışsız olmadığını lisana getiren Ünal, sorun çözme düzeneklerinin bütün demokrasilerde aşikâr olduğunu söz etti.
Üniversiteye hukuk dışı bir atama yapılmadığını vurgulayan Ünal, “Burada sorun çözmeye dönük bir adım var mı? Hayır. Yani en başından itibaren bir partinin vilayet lideri oraya gidip, orada çoğunluğu öğrenci olmayan kümelerle bir aksiyon planı hazırlamaları ve daha sonra sorunun bir provokasyona dönüşmesi, yani nasıl provokasyona dönüşmesi, işte kutsal pahalara dönük, orada Kabe’ye dönük ve bütün insanları derinden yaralayan, yeryüzündeki bütün Müslümanların kalbi ve kıblegahı olan Kabe’ye dönük bir aksiyon orada gerçekleşti ve beşerler bundan rahatsızlık duydular.” diye konuştu.
Bundan rahatsızlık duyan Boğaziçi Üniversitesi öğrencileriyle ilgili de fişleme olayının yaşandığını belirten Ünal, bu öğrencilerin isimlerinin yurt dışındaki öbür üniversitelere bildirmeye varıncaya kadar işin götürüldüğünü anlattı.
Ünal, “Burada biz Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin katıldığı bir aksiyon değil, öğrenciler üzerinden yürütülen bir provokasyon görüyoruz. Bugün CHP Küme Başkanvekili ‘Çekin gençlerimizin üzerinden elinizi’ diyor. Asıl burada öğrencilerin üzerinden elini çekmesi gereken kendi siyasi emellerine, kendi sokak hareketlerine, kendi demokrasi dışı hareketlerine taban hazırlayan CHP siyasi aklının elini öğrencilerin ve gençlerin üzerinden çekmesi gerekiyor.” dedi.
Olaylarda gözaltına alınanların bir kısmının hür bırakıldığı hatırlatılarak “Madem terör iltisaklı neden hür kaldılar?” halindeki tenkitlerin hatırlatılması üzerine Ünal, şöyle konuştu:
Onların daima hakaret ettikleri yargıçlar ve savcılar, yani Meclis kürsüsünden CHP Genel Lideri bu ülkenin hakim ve savcılarına ‘haysiyetsiz’ dedi, ‘satılmış’ dedi, ‘sarayın hakimi’ dedi. Her türlü hakareti, bu ülkenin yargısına, mahkemelerine, yargıçlarına her türlü hakareti yaptılar. Lakin bu ülkenin yargıçları önlerindeki yasaya nazaran karar veriyor önüne bir evrak geldiğinde. Yasaya nazaran 2 yılın altındaki hatalarda tutuklama asıl olmadığı için tutuklama yasağı getirildi. Bir kişinin tutuklanmaması onun terör ile iltisaklı olmadığı manasına gelmiyor.”
“CUMHURİYET HALK PARTİSİ HER ŞEYDEN EVVEL BOĞAZİÇİ’NDEN ELİNİ ÇEKMELİDİR”
Gözaltına alınanların bir kısmının adli denetimle hür bırakıldığına işaret eden Ünal, “Buradan şayet bir siyasi istismar çıkarırsanız gayrimeşru ilan ettiğiniz mahkemelerin, gayrimeşru ilan ettiğiniz devletin kurumlarının, ‘militan’ dediğiniz valinin, kaymakamın ve oluşturmak istediğiniz kaosun sonuçlarını elde etmek ismine buradan kullandığınız siyasi lisan bu ülkeye ziyan verir her şeyden evvel. Yani Cumhuriyet Halk Partisi her şeyden evvel Boğaziçinden elini çekmelidir, oradaki gençlerin üzerinden elini çekmelidir.” diye konuştu.
CHP’nin darbeci aklından hiç vazgeçmediğini söyleyen Ünal, şunları kaydetti:
“Geçmişteki darbe ve müdahale tabanlarını elinden kaybeden CHP, bugün artık sokaktan medet umuyor ki şunu unutmasın: CHP, bugün İçişleri Bakanlığımız da söz etti, birileri artık millete ilişkin bu devletin gücünü sınamaya kalkışmasın, bu milletin huzurunu bozmaya kalkışmasınlar, öğrencilerin üzerinden, gençlerin üzerinden ellerini çeksinler. Sokağa çıkardıkları CHP Vilayet Liderinin WhatsApp kümelerinde öğrencilerin nasıl koordine olacaklarını, nasıl yemek ve erzak sağlayacaklarını, polise nasıl direnç göstereceklerini anlatan İstanbul vilayet liderinin WhatsApp kümelerinde geçen diyalogları var. Artık siz siyaset mi yapıyorsunuz, yoksa sokak hareketlerini örgütleyen bir yapıya mı dönüştünüz?”
YENİ ANAYASA?
Ünal, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yeni anayasaya yönelik tabirlerinin hatırlatılması üzerine, AK Parti periyodunda önemli bir demokratikleşme süreci yaşandığını söyledi. Yeni anayasa tartışmalarının bugün başlamadığını, geçmişte TBMM’de oluşturulan kurulda partilerin yaklaşık 61 unsur üzerinde anlaştıklarını anımsatan Ünal, “Türkiye’nin kaçınılmaz olarak 82 yılında yapılmış, hele hele bir darbeci cunta tarafından yapılmış ve artık yamalı bohçaya dönüşmüş bu Anayasa’yı değiştirmesi gerekiyor.” tabirlerini kullandı.
Muhalefetin güçlendirilmiş parlamenter sistemden bahsettiğini söyleyen Ünal, “Güçlendirilmiş parlamenter sistemi savunanlar ne yapacaklar? 2007’deki halk oylamasını yok mu sayacaklar? Güçlendirilmiş parlamenter sistemi savunanlar tekrardan Cumhurbaşkanı’nın Meclis tarafından mı seçilmesini sağlayacaklar?” dedi.
CHP, YETERLİ Parti ve HDP’nin 2018’de bir anayasa çalışması yaptıklarını ve basına sızdığı kadarıyla hem Cumhurbaşkanı’nın hem başbakanın parlamento tarafından seçilmesine dönük kimi düzenlemeler konuşulduğunu lisana getiren Ünal, “Sonuçta zayıf olan bir şey güçlendirilir, anladığım kadarıyla parlamenter sistemin zayıflığını öncelikle bunlar kabul ediyorlar. Münasebetiyle nasıl güçlendireceklerine dair de bir fikirleri olduğunu düşünmüyorum.” diye konuştu.
Yeni anayasa çalışmalarında nasıl bir formül belirleneceğine ait soru üzerine Ünal, “Öncelikli olarak şu anda Adalet Bakanlığı, İnsan Hakları Hareket Planı ile ilgili bir takvimlendirme gerçekleştirecek. İnsan Hakları Aksiyon Planıyla ilgili ve genel çerçevede yargı reformuyla ilgili bir takvimlendirmeyi öncelikli olarak göreceğiz. Ondan sonraki süreçte de bütün bu ıslahatların taçlandırılması manasında topluma yeni sivil bir anayasa sunmak, yeni bir toplum kontratı sunmak çerçevesinde de bir anayasa çalışması yapılacak.” sözlerini kullandı.
AK PARTİ KONGRELERİ
Ünal, parti olarak kongrelere odaklandıklarını belirterek “Şu ana kadar 56 kongremizi sonuçlandırdık, 25 kongremiz kaldı. Yaklaşık yüzde 70 oranında bir yenileşme sağlandı ki bu siyasi manada çok kıymetli, teşkilatlarla ilgili. Martın son haftası üzere de büyük kongremizi planlıyoruz. Şu anda tam tarih muhakkak değil lakin martın son haftası olarak düşünülüyor.” dedi.
Bir soru üzerine Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün İnsan Hakları Aksiyon Planıyla ilgili bir sunum yaptığını söyleyen Ünal, “Şimdi bunun kamuoyuyla paylaşılmasına dönük bir takvimlendirme gerçekleşecek. Olağan İnsan Hakları Aksiyon Planıyla ilgili bu takvimlendirmenin içerisinde TBMM’nin yapacağı birtakım yasal düzenlemeler de kesinlikle olacak.” diye konuştu.
Siyasetteki ittifakların yeni anayasa konusunda uzlaşıp uzlaşamayacağına ait değerlendirmesinin sorulması üzerine Ünal, siyaset kurumunun sorun çözme sorumluluğuyla hareket ettiğini, şayet siyaset yapılıyorsa toplumsal taleplerin, hassasiyetlerin dikkate alınması ve bunun tahlile kavuşturulması gerektiğini vurguladı.
Siyasetin meşru yerde yapıldığını söyleyen Ünal, şöyle devam etti:
“Siyasetçi, siyaset yaptığı toplumun, ülkenin yasasını, hukukunu, kurumlarını legal kabul ederek siyaset yapar. Artık bunların yaptığı anti siyaset. Anti siyasetin emeli da demokrasiye müdahale yeri oluşturmaktır, bunun başka ismi da yıkım siyasetidir. Şimdi karşımızda legal yerde konuşan, mesela referandumu, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini, seçilmiş Cumhurbaşkanı’nı gayrimeşru sayıyor. ‘Saray rejimi’ diyerek seçilmiş Cumhurbaşkanı’nı ötekileştiriyor. ‘Sarayın polisi, halkın polisi, sarayın hakimi, halkın hakimi’ üzere bölücü, ötekileştiren ayrımcı bir lisan kullanıyor.”
Siyaset üstü sorunlarda de benzeri durumların yaşandığını anlatan Ünal, “Yani ne milletlerarası konuda Türkiye’nin yanında duran ne de siyasette yasal bir yerde duran bir lisan ve telaffuz var karşınızda. Biz daima ne diyoruz? Diyoruz ki ‘Biz Türkiye’nin yanında duran herkesle konuşuruz’.” sözlerini kullandı.
“İKİYÜZLÜLÜKLE KARŞI KARŞIYAYIZ”
Fransa’da, Hollanda’da, Danimarka’da çeşitli olayların yaşandığını lakin bununla ilgili Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliğinin ya da ABD’nin bir açıklama yapmadığını hatırlatan Ünal, “Trump’ın şiddet daveti yaptığı için cezalandırılması gerektiğini söyleyenler Türkiye’de 6-7 Ekim olaylarını başlatan, şiddet daveti yapan, isyan daveti yapan, 52 kişinin vefatına neden olan bir anlayışın günahsız olduğunu söylüyor. Artık burada açık bir biçimde bir ikiyüzlülükle karşı karşıyayız.” diye konuştu.
İsviçre’nin protesto aksiyonlarını terör hareketi sayacağına dönük bir yasal düzenleme yaptığını, Fransa’nın dernekler kanunu çıkardığını, Almanya’nın misal düzenlemeler yaptığını hatırlatan Ünal, şöyle devam etti:
“Bu ülkelerde demokrasi daha çok güvenliği ve özgürlüğü yaşamanın alt tabanını ve kamu tertibini sağlamadan, güvenlik olmadan özgürlük olmayacağı istikametinde adımlar atarken artık siz kalkıp Türkiye’de vandallığı, şiddet davetini, kamu tertibini bozucu hareketleri, yasa tanımayıcı davranışları özgürlük olarak tanımlayamayız. Trafikte bile trafik güvenliğini sağlamadan sürüş emniyetini ve sürüş özgürlüğünü sağlayamazsınız. Trafikte bile bu böyleyken siz maddeyi tanımayacaksınız, hakimi tanımayacaksınız, kamu tertibini tanımayacaksınız, polise ‘katil polis’ diyeceksiniz, devlete ‘seri katil’ diyeceksiniz, pekala sonra diyeceksiniz ki ‘Bu bahislerde ben özgür olmak istiyorum’. Cumhurbaşkanımıza 2020 içerisinde 15 bin ağır hakarette bulunulmuş. Bunlarla ilgili dava açıldığı vakit ‘Yasanın ardına saklanarak baskı yapıyor’ diyeceksiniz ancak siz her türlü eleştiriyi hakaret olarak gidip mahkemeye vereceksiniz. Pekala siz bu mahkemelere gidip kendinize hakaret edildiğinde hakaret davası açıyorsunuz lakin Cumhurbaşkanı hakaret davası açtığında diyeceksiniz ki ‘Yasanın ardına sığınarak baskı uyguluyor’ diyeceksiniz.”
“Öncelikle dürüst olmaları gerek.” sözünü kullanan Ünal, “Öncelikle yasanın, Anayasa’nın meşruiyetini tanımanız gerekiyor. Kemal Kılıçdaroğlu başörtü yasağını nasıl savunuyordu, biliyor musunuz? ‘Devletin kuralları var’ diye savunuyordu. Siz dün ‘Devletin kuralları var’ diye başörtü yasağını savunacaksınız lakin bugün vandallığı, şiddeti ve terörü ‘devletin kuralları var’ demeyeceksiniz, devletin kurallarını yok sayarak vandallığı, şiddeti ve terörü savunacaksınız. Bu yerde aklıselim yoktur, bu tabanda makul bir halde konuşamazsınız. Evvel aklıselime gelsinler, devletin kurallarını, maddeleri kabul etsinler.” diye konuştu.
Yasa değişikliğinin TBMM’de yapılacağını söyleyen Ünal, “Ama siz sokakta ‘Yasayı tanımıyorum, katil polis, seri katil devlet’ diyemezsiniz. O vakit biz kamu tertibini, özgürlüklerimizi, güvenliğimizi nasıl sağlayacağız?” diye sordu.
Ünal, “demokrasiyi korumak için terör örgütleriyle gayret edildiğini” tabir ederek şunları kaydetti:
“Üniversitede öğrencilerimiz bizim evlatlarımızdır. Biz teröre iltisaklı, şiddeti ve silahlı çabayı tahlil olarak gören birilerinin üniversitelerimize sızıp, üniversitelerimizde marjinal kümelerin şiddet yanlısı, silahın bir tahlil olduğunu düşünen, polise ‘katil’, devlete ‘seri katil’ diyen anlayışların üniversitelerimizde olmaması için uğraş ediyoruz. Natürel ki üniversitelerimiz özerktir ama hiç kimse de üniversitelerimizi demokrasimizi ve demokratik siyaseti tehdit edecek, şiddeti, silahlı çabayı, devlete karşı örgütlenmeyi sağlayacak bir merkez haline getirmeye kalkışmasın. Hele hele bunu DHKP-C sempatizanı, taraftarı bir vilayet lideri yapmaya hiç kalkmasın. Onun işi siyaset, buyursun legal tabanda siyasetini yapsın.”
Milliyet