Sebiha ve Tuğrul Özdemir çifti emekli olduktan sonra günlerini Erbaa’ya bağlı Canbolat köyündeki çilek tarlalarında geçiriyor. 7 çocuk sahibi emekli Öğretim Görevlisi Tuğrul Özdemir (66) ile emekli öğretmen Sabiha Özdemir (63), 3 yıl önce köylerindeki tarlalarında üretim yapmaya karar verip Çorum’dan Erbaa’ya geldi. 2 dönümlük bahçelerinde devletin verdiği hibe desteğiyle çilek bahçesi kurdu. Köylülerin doğaya uymayacağını düşünerek önce yapılamaz dedikleri çilek tarlalarının sayısı kısa sürede 5’e ulaştı. Köylülere örnek olan çiftin sosyal medyada yayınlanan bir videosu büyük ilgi gördü. Tarımla uğraşan çift herkesin bir gün köyüne dönmesini hayal ediyor.
Köye dönüp çilek üretmeye başladıklarını anlatan Sabiha Özdemir “Yapmak istediğimiz şey şu. Gerçekten dünyanın en güzel yeri köyleri, bizim köylerimiz. Bu köylere yeniden bir şekilde insanları döndürebilmek gayemiz. Bunu yaparken de biz çok parası bol toprak sahibi insanlar değiliz. İlk bir araya geldiğimiz andan itibaren yapmak istediğiniz tek şey bir toprak sahibi olmaktı. Zamanında emekli değildik. 20 günlük zaman içerisinde buraları birilerine ektiriyorduk. Onlar ekerken biz 20 günlüğüne geliyorduk. Ha bunu karşılıklı bir şeyle mi ektiriyorduk hayır. Sadece toprağa sahip çıkılsın diye ektiriyorduk. İkimiz de emekli olduk. Yapabileceğimiz en güzel şey ne? Hem kendi ekonomimize katkıda bulunmak hem çocuklarımızı buraya gelip, gittikçe toprağa alıştırabilmek. Bizden sonra onların sahip çıkabileceği bir şeyler olsun istedik. Bu da çok güzel oldu. Allah razı olsun devletten de böyle bir teşvik verince ki bizim buna hiç gücümüz yetmezdi. Hayal ettiğimiz çok şey var ama çok şey maddeye bağlı. Maddi olarak da gücümüzün yetmediği bir yerde devletin verdiği böyle bir teşvik bize ilaç gibi geldi. Bir yandan üretmenin tadına varırken diğer yandan da köyün diğer fertlerine bunun yapılabileceğini göstermiş olduk. Şu anda 5-6 kişi oldu ekenler. Hepsi de çok gayretli” dedi.
‘ÖĞRENCİLERİM DE ÜRETİMDİ, ÇİLEKLER DE ÜRETİM’
1996 yılında sınıf öğretmeniyken başörtüsü sorunu sebebiyle emekli olmaya karar verdiğini ifade eden Özdemir “Allah razı olsun bizim öğretmenlerimiz harika öğretmenlerdi. Yaptıkları mesleği çok güzel yapıyorlardı, bize de çok güzel sevdirmişlerdi. Öğretmenliğimde çok mutluydum severek yaptım. Niye erken emekli oldum? İnançlarımı hakkı ile yaşayabilmek adına. Bana verilen örtü sıkıntısından devleti sıkıntıya sokmamak, kendim de sıkıntıya girmemek adına ben 37 yaşındayken emekli oldum. İster miydim devam etmeyi? Evet, çok isterdim. Çünkü çok severek yapardım öğretmenliğimi. Benim sınıfta ders defteri tutmaya vaktim olmazdı. Ben onları gece eve götürür ancak öyle tutardım. Bana bunun dönüşü çok güzel oldu. Halen yıllar önceki öğrencilerim gelir ziyaret ederler. Onlar da üretimdi bu çilekler üretim. Bunları yaparken de diyorum ki ha kara topraktan yeniden fışkırdılar. Ne için? Bana dediler ki ’emek verirsen biz seni hiç ortada bırakmayacağız. ‘Gelecekte biz sana o teşekkürümüzü sunacağız. Aynı öğrenciler gibi. Bazen yaprağı kopacak diye aklım çıkıyor. Ola ki kuru yaprağı kopartırken çiçek kopmuşsa bin kere ondan özür dileyerek topluyorum. Benimle gırgır geçiyorlar. Diyorlar ki ‘ya bu bitki’. O bana bitki gibi gelmiyor. O benim karşımda bana aynı şekilde teşekkür eden gülümseyen bazen çiçeğini koparttıysam hafif yollu böyle kaşını çatan gibi geliyor. Özür dileyerek yapıyorum. Ama bunun dönüşü bana aynen geri geliyor. Bazen komşular geldiklerinde diyorlar ki ‘sizin bahçe ile bizim bahçe arasındaki fark ne’? Diyorum ki siz bahçe olarak ekiyorsunuz. Ben bahçe olarak ekmiyorum. Ben onların her birini severek okşayarak çiçeğinin yaprağını açtığım zaman aman kopartmayayım, kırmayayım diye dikkat ediyorum. ‘Ha bizim işimiz var’ diyor. E bizim de işimiz var. Ama bu sevgi çok önemli” ifadelerini kullandı.
‘İLK YAPTIĞIMIZDA DALGA GEÇTİLER’
Tokat Tarım İl Müdürlüğündeki görevlilerin teşvikiyle çilek yetiştirmeye başladıklarını ifade eden Tuğrul Özdemir ise şunları söyledi:
“İlk yaptığımızda dalga geçtiler bizimle. Burada olmaz, yapılmaz dediler. Her gördüğünüzü yapmaya çalışıyorsunuz ama buranın şartları uygun değil. Burada daha önceden buğday, arpa, mısır ve fiğ ekerlermiş. Tabi ben görmedim, 20 seneden beri fasulyeden başka bir şey ekildiğini. Ve nüfus da 3-5 haneyi geçmiyor. 90’lı yıllarda terör sebebiyle kimse gelmiyordu buraya. Velhasıl şu an iyiyiz. Köylüler de geliyorlar. Ev yaptırıyor vatandaş. Ben eskiden buradaki evi yaptırırken ‘Biz şehre kaçıyoruz adam köye gelip de ev yapıyor. Aklından zoru var herhalde’ diyorlarmış. Sonra o adamlar geldiler. O zaman çocuklardı, ‘biz yanlış anlamışız biz de ev yapıyoruz’ demeye başladılar. Köye de gelip gitmeye başladılar.”
Milliyet